Kitap Satışı

Allah'ın Veli Kullarına Tevessül Etmek, Şirk ve Bidat Sebebi Midir?

  • 17 Kasım 2020
    CEVAP:

     

    "Tevessül", kişinin Allah'a yakınlık makamına ermek için kendisiyle Allah arasında değerli bir varlığı aracı kılmasıdır.

    İbn-i Menzur, Lisan'ul-Arab'da şöyle diyor:

    "Tevessele ileyhi bi keza; birine, kıramayacağı bir saygınlık vesilesiyle yakın olmayı ifade eder."[1]

    Kur'ân-ı Mecid şöyle buyurmuştur:

    "Ey iman edenler, Allah'tan sakının, sizi O'na götürecek vesile arayın ve Allah yolunda cihat edin ki kurtulasınız."[2]

    Cevherî ise Sihah'ul-Lugat'ta "vesile" kelimesini şu şekilde açıklıyor:

    "Vesile, kendisiyle başkasına yaklaşılan şey de-mektir."

    Buna göre, kendisine tevessül ettiğimiz değerli şey, bazen güçlü bir vesile olarak bizi âlemlerin Rabbine ulaştıracak salih amellerimiz ve halis ibadetlerimizdir; ba-zen de yüce Allah nezdinde özel bir makama ve saygıya sahip olan yüce bir insandır.

    Tevessülün Çeşitleri

    Tevessülü üç kısma ayırmak mümkündür:

    1- Salih amellere tevessül etmek. Nitekim Celâlud-din Suyutî, "Sizi O'na götürecek vesile arayın." ayet-i şerifesinin tefsirinde şu rivayeti nakletmiştir:

    Katade, bu ayetle ilgili olarak şöyle diyor: "Ya-ni, Allah'a itaat ederek ve O'nun hoşnut olduğu amelleri yaparak Allah'a yakın olun."[3]

    2- Salih kulların duasına tevessül etmek. Nitekim Kur'ân-ı Kerim, Hz. Yusuf'un kardeşlerinin dilinden şöyle nakletmektedir:

    "Oğulları 'Ey Babamız! Günahlarımızın ba-ğışlanmasını dile; şüphesiz biz suçlu idik.' dediler. Yakup, 'Rabbimden sizi bağışlamasını dileyeceğim; şüphesiz O, bağışlayandır, merhamet edendir.' dedi."[4]

    Bu ayetten açıkça anlaşıldığı üzere Hz. Yakub'un oğulları, babalarının duasına ve mağfiret dilemesine tevessül etmişler ve onun duasını kendileri için bağışlanma vesilesi bilmişlerdir. Yakub Peygamber de onların bu tevessülüne itinasızlık etmeyip onlara dua etme ve mağ-firet dileme vaadinde bulunmuştur.

    3- Allah'a yakınlık makamına ermek için Allah katında özel bir makam ve saygınlığa sahip olan manevî şahsiyetlere tevessül etmek. Bu tür tevessül de, İslâm güneşinin doğduğu ilk yıllardan itibaren Hz. Peygambe-r'in ashabı tarafından kabul görmüş ve başvurulmuştur.

    Şimdi hadisler ve Allah Resulü'nün (s.a.a) ashabı ile İslâm dünyasının büyüklerinin davranışları ışığında bu meselenin delillerini gözden geçirelim:

    1- Ahmed b. Hanbel, kendi Müsned'inde, Osman b. Huneyf'ten şöyle rivayet etmiştir:

    Gözleri görmeyen bir adam Peygamber'in yanına vardı ve şöyle dedi: "Beni iyileştirmesi için Allah'a dua et." Peygamber şöyle buyurdu: "İstersen dua ederim; istersen de ertelerim ki bu, senin için daha iyidir." Gözleri görmeyen adam, "Bana dua et." dedi. Hz. Peygamber ona, adabıyla güzel bir abdest almasını, sonra iki rekât namaz kılmasını ve ardından şöyle dua etmesini emretti: "Allah'ım, Rahmet peygamberi olan peygamberin Muhammed vesilesiyle senden hacetimi diliyor ve sana yöneliyorum. Ey Muhammed! Bu hacetim hususunda senin vesilenle Rabbime yöneldim ki hacetimi bana veresin. Allah'ım! Onu bana şefaatçi kıl."[5]

    Bu hadisin doğruluğunu bütün hadisçiler teyit etmişlerdir. Hâkim Nişaburî, el-Müstederek'te bu hadisi naklettikten sonra onu "sahih" olarak değerlendiriyor. İbn-i Mace, Ebu İshak'tan naklen, bu hadisin sahih olduğunu söylüyor. Tirmizî, Ebvab'ul-Ed'iye adlı kitabında bu hadsin sahihliğini teyit ediyor. Muhammed Nesib er-Rufaî de, "et-Tevessul İlâ Hakîkat'it-Tevessül" adlı eserinde şöyle diyor:

    "Şüphe yok ki bu hadis, sahih ve meşhur bir hadistir... Yine şüphe yoktur ki, Resulullah'ın duası ile âmâ adam, görmesine kavuşmuştur."[6]

    Bu hadisten, gayet açık bir şekilde, dileğin kabul olması için Hz. Peygamber'e (s.a.a) tevessül etmenin caiz oluşu anlaşılmaktadır. Zira bizzat Allah Resulü, o âmâ şahsa bu şekilde dua etmesini ve Hz. Peygamber'i kendisiyle Allah arasında vesile kılarak âlemlerin Rabbinden dileğini talep etmesini emretmiştir. Allah'ın veli kullarına ve katında aziz olan zatlara tevessül etmek de, bundan başka bir şey değildir.

    2- Ebu Abdillah Buharî kendi Sahih'inde şöyle diyor:

    Kıtlık yüz gösterdiğinde Ömer b. Hattab, Peygamber'in amcası Abbas b. Abdulmuttalip vesilesiyle yağmur talep eder ve şöyle derdi: "Allahım! Biz, Peygamber'in hayatı döneminde ona tevessül ederek senden yağmur istiyorduk, sen de rahmet yağmurunu bize indiriyordun. Şimdi de Peygamber'in amcasına tevessül ederek senden yağmur istiyoruz. Yağmurunu bizden esirgeme!" Ravi diyor ki: "Bu tevvessül ve duanın ardından onlara yağmur yağardı."[7]

    3- Allah'ın veli kullarına tevessül etme meselesi o ka-dar yaygındı ki İslâm'ın ilk yılarındaki Müslümanlar da, şiirlerinde Hz. Peygamber'i kendileriyle Allah arasında bir vesile olarak tanıtıyorlardı. Sevad b. Karib, Hz. Peygamber (s.a.a) için bir kaside söylemiş ve kasidesinde şu beyitlere yer vermiştir:

    "Şahadet ederim ki, Allah'tan başka rab yoktur / Ve sen, her gizli ve bilinmeyen konuda güvenilensin.

    Yine sen, peygamberler arasında / Allah'a en yakın vesilesin, ey tertemiz ve saygın insanların oğlu!"[8]

    Hz. Peygamber (s.a.a), Sevad b. Karib'in bu şiirini dinlemiş olduğu hâlde, onu böyle konuşmaktan menetmedi, onu şirk ve bidatle suçlamadı.

    Şafiî de, şu iki beyitte bu hakikate işaret etmektedir:

    "Peygamber'in Ehlibeyti, Allah'a doğru yürüyüşte benim vesilemdir. / Onların yüz suyu hürmetine yarın amel defterimin sağ elime verilmesini ümit ederim."[9]

    Gerçi Allah'ın veli kullarına tevessül etmenin caiz oluşu hususunda hadislerimiz oldukça çoktur, lâkin burada aktardığımız hadisler ışığında da, Peygamber'in sünneti, ashabın ve büyük İslâm âlimlerinin davranışları açısından tevessül etmenin doğru ve beğenilen bir davranış biçimi olduğu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bu konuda sözü uzatmaya gerek yoktur.

    Bu açıklamalarımızla, Allah'ın aziz kullarına tevessül etmeyi şirk ve bidat sayan kimselerin sözlerinin temelsiz olduğu ortaya çıkmıştır.

     

     


    [1]- Lisan'ul-Arab, c.11, s.724

    [2]- Mâide, 35

    [3]- ed-Dürr'ül-Mensûr, c.2, s.280, söz konusu ayetin tefsiri, Beyrut basımı.

    [4]- Yûsuf, 97-98

    [5]- Musned-i Ahmed b. Hanbel, c.4, s.138, Osman b. Huneyf'in rivayetleri bölümü; Müstedrek-i Hâkim, c.1, s.313, Kitab-u Salat'it-Ta-tavvu', Byerut basımı; Sünen-i İbn-i Mace, c.1, s.441 Dar-u İhyai'l-Ku-tub'il-Arabiyye; et-Tac, c.1, s.286; Suyutî, el-Caimiu's-Sağir, s.59; İbn-i Teymiyye, et-Tevessül ve'l-Vesile, s.98, Beyrut basımı

    [6]- et-Tevessul İlâ Hakîkat'it-Tevessül, s.158, Beyrut basımı.

    [7]- Sahih-i Buharî, c.2, Kitab'ul-Cum'a, Bab'ul-İstiska, s.27, Mısır

    [8]- Seyyid Ahmed b. Zeynî Dehlan, ed-Dürer'üs-Seniyye, s.29, Taberanî'den naklen

    [9]- İbn-i Hacer Askalanî, es-Savaik'ul-Muhrika, s.178, Kahire basımı




Tüm Hakları Saklıdır © 2019    Web Tasarım   Acarnet